Rüya görmeyen insan yok gibidir. Bazıları gördüğü rüyaların önemli kısmını hatırlarken; bazıları ise gördüğü rüyaları unutur. Hatta bu insanlar rüya görseler de hiç görmemiş gibidir. Bazıları da seyrek olarak gördüğü rüyaları hatırlamaktadır. Bunlar da genel olarak sarsıcı olan rüyalardır. Duyguların bariz ve şiddetli olarak hissedildiği bu rüyalar sahibini olumsuz etkileyebilmektedir.
“Rüyalar çıkar mı?” ya da “görülen rüya neye yorulur?” diye merak ederiz. Bu merakımızı gidermek için eskiden, rüya tabirleri kitaplarına başvurulurdu. O zamanlar evinde hiç kitabı olmayanların dahi rüya tabirlerini anlatan kitaplardan edindikleri olmuştur. Nitekim rahmetli babamın ömrü hayatında almış olduğu üç kitabı vardı: Kuran-ı Kerim, Dualar ve Rüya Tabirleri.
Rüya tabirleri kitabında tabiri olmayan hiçbir rüya yoktu, neredeyse. Bu kitapta, üç aşağı beş yukarı normal bir insanın görebileceği bütün rüyalar derlenmiş ve toplanmıştı. Aile boyu gördüğümüz bütün rüyaların açıklamalarını bu kitapta her seferinde bulmuştuk. Demek oluyor ki geçmişten günümüze, insanların rüyalarında görüp görebileceği temalar benzer olmaktadır.
Rüyaların büyük kısmında, kaygıların ve stresin öne çıktığı, yapılan çalışmalarla ortaya çıkmaktadır. Uçarken, kaçarken, düşerken, geç kalma, yetişememe, dişlerin dökülmesi, öleni canlı; canlı olanı ölürken ya da ölmüş görme, kaza geçirme, hastalık geçirme, boğulma riski ve karanlık bir yerde olma gibi içeriklerle rüyalar görülmektedir. Bunlara ek olarak doğum, düğün, dernek, toplantı, taziye ve geziler de sıklıkla görülen rüyalar olmaktadır.
Rüyalar üzerine önemli çalışmalar yapan psikologların başında gelen Freud, görülen rüyaların bilinçaltını yansıttığını ileri sürmüştür. Haliyle psikanalist çözümlemeler yoluyla, rüyalar değerlendirilmeye çalışılır. Burada günlük yaşamda bastırılan duyguların rüyalarda dışa vurulduğunun altı çizilir. Bilinçaltına ulaşmanın bir aracı olarak rüya analizlerinin kullanıldığı görülmektedir.
Görülen rüyalar ileriye doğru akarak yol alırlar. Tarihte görülen bazı rüyaların ve onlara yapılan yorumlarının aynen çıktığı da malumdur. Yusuf Kıssasında bahsi geçen rüyaların aynen çıktığı görülmüştür. Osmanlı’nın Kurucusu Osman Bey’in gördüğü rüya da çıkan rüyalardandır. Buna benzer rüya örneklerine Türk ve İslam tarihinde rastlamak mümkündür. Günlük yaşamda herhangi bir kişinin de gördüğü bir rüyanın sonuçları, gelecekte çıkabilir.
İnancımıza göre, gelecekte bir işin hayırlı olup olmadığı dahi rüyalarla anlaşılabilmektedir. Bunun için insanlar rüyaya yatarlar. İstihare namazı kılındıktan sonra uyku için yatılır. Genellikle istihareyle birlikte, insanların karar vermekte zorlandıkları konularda, kendilerine ışık tutucu bir nitelikte olan rüyalar görülebilmektedir.
Genellikle rüyalarda gördüğümüz kişiler tanıdık kişiler olmaktadır. Aile, akraba, eş, dost gibi kişiler, rüyalarda karşımıza çıkabilmektedir. Rüyalarda çevremizde yaşayan insanları gördüğümüz gibi geçmişe irtihal edenleri de görebilmekteyiz. İnsanoğlu, günlük yaşamı boyunca sayısız bir şekilde kişi ile karşılamaktadır. Yani bir kişi çok sayıda yüz görmektedir. Günlük yaşamada gördüğü ancak bazen hatırladığı, bazen de hatırlamadığı bütün bu yüzler, rüyalarda görülebilmektedir.
Konuya ilişkin olarak, ben daha çocukken, babamın anlattığı ilginç bir olayı aktarmak isterim. Bahsettiğim yıllar 82 ve 83’lü yıllardı, yanılmıyorsam. O zaman şimdiki gibi bilgisayar, akıllı telefon ve internet gibi iletişim araçlarından bahsetmek mümkün değildir.
Babam her gün olduğu gibi, Nizip Çarşı Merkez’de bulunan, o zaman eski belediye binasının karşısında yer alan Ziraat Bankasının önünde oturup beklerdi. Kendisi gibi onlarca hamal orada beklerlerdi. Orası bir nevi amele pazarı gibiydi. Herhangi bir iş için işçi lazım olursa oraya gelip işçi temin etmek mümkün olurdu. Genel olarak orada bulunan serbest işçiler için mutlaka iş çıkardı. Çok nadir olarak babamın işe gitmediği olurdu. Bin bir zahmetle ekmeğini taştan çıkaran bir adamdı benim babam. Kazandığı parayı sonuna kadar helal etmeye çalışmıştır.
İş talebi olmaz ise hamallar orada, akşama kadar durarak, nasiplerini beklerlerdi. Yine böyle bir günde babam bankanın önünde otururken tanımadığı bir genç adam yanına gelerek ona selam vermiş. Babama “Sen Bayram mısın emmi?” diye sormuş. Babam da “ Evet Bayram benim. Sen kimsin? Seni çıkaramadım.” demiş. Genç adam “Beni tanımazsın ben Urfa’dan geldim. Orada yaşıyorum. Önceki gece rüyamda seni gördüm. Rüyada bana Nizip’e gitmemi ve senin elini öpüp duanı almamı istediler.” demiştir. Böyle dedikten sonra babamın elini öpüp, duasını alarak oradan uzaklaşmıştır.
Bu ilginç olayı duyduğum günden bu yana rüyaların gizemli yönü hep dikkatimi çekmiştir. Ancak bu yaşanan olayı, bugünkü nesle nasıl izah edeceğimi bir türlü bulamadım. Bu durum hangi iletişim yöntemi ile açıklanabilir? İletişimde bunun yeri var mıdır? Bildiğimiz iletişim yöntem ve tekniklerinden başka iletişim kurmak mümkün mü? Daha nice bu minvalde soruları sormak mümkün olsa gerek.
Rüyalar… Bambaşka bir âlem… Ve rüyalarla amel olmaz.